• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Ana Sayfaya Dönüş

En Çok Okunan Yazılarım

Güncel 

Yazılarım

Yorumlar

İletişim

Haçlı Zihniyeti ile Mücadelede Strateji ve yol haritamızın mihenk taşları;


(gtag.js) 
Haçlı Zihniyeti ile mücadelede strateji ve yol haritamızın mihenk taşları konulu yazımı 18.08.2018 tarihinde kaleme almıştım. 25 Şubat 2021 tarihinde ABD Dedeağaç bölgesine tatbikat amaçlı silahlı yığınak yaptı. Silahların bir kısmını bedelsiz Yunanistan'a bırakacağı duyumu mevcuttur. Öte yandan ABD Deyrizor’un El Ömer petrol bölgesinde çalışmaları süren hava üssünü bitirmek üzere olduğu medyada yer almıştır. Bunlara ilaveten Mart 2021'de Papanın Irak ziyareti hatıratı olarak basılan haritada sözde büyük Kürdistan haritası yer aldı. O zamandan bu güne tüm olanları değil sadece son 30 günde olanları hatırlattım. Tüm bu gelişmeleri bir tesadüf değil bir yol haritasının detayları olduğunu tahmin ediyorum.Lütfen 2.5 yıl önce yazılan yazıyı okurken neleri öngördüğümü ve gelecekte neler olabileceğini tahayyül ediniz.Bu yazıda geçmişte yazdığım ABD ile ilgili yazdığım yazılardan bahsetmek istiyorum, böylece konuyu anlaşılır kılmayı arzu ediyorum.Ülkemin Güvenliği başlığı altında bütünü görmenize yardımcı olabilecek diğer yazılarım mevcuttur.Eğer yazıdaki endişeleri paylaşıyorsanız yazıyı dostlarınız ile paylaşınız.

10 Aralık 2017 tarihinde kaleme aldığım Machiavelli, Sun TZU'nun penceresinden ABD'nin Dış Politikaları ve Türkiye; konulu yazımda Machiavelli, Sun TZU'nun penceresinden bakıldığında dost, İttifak, Müttefik ve stratejik ortak kelimelerinin ilişkilerimizi tanımlamakta yeterli olmadığını vurgularken iki ülkenin ilişkilerini tarihsel perspektifte yaşanan olayları temel alarak incelemiştim. Amerika'da bazı çevrelerin Türkiye'yi düşman olarak gördüklerine vurgu yapmıştım.

26 Aralık 2017 tarihindeki Analitik ve Holistik Düşünme konulu yazımda konulara analitik yaklaşımla ele aldığımızı ve bütüncül yaklaşımla değerlendirme yapmadığımızı öne sürerken Amerika ile olan ilişkilerimize değinmiştim.

04 Ağustos 2018 tarihli Çatışma, Çelişme, Çakışma (3Ç) yaklaşımı ile Amerika-Türkiye İlişkilerinin değerlendirilmesi konulu yazımda Türk Amerikan ilişkilerinin (3Ç) tekniğiyle ele alarak çözüm alanlarının belirlenmesi yaklaşımı üzerinde durmuştum. Çok kutuplu dünyada tek ülkeye dayanmak yerine çok taraflı ve çok seçenekli çözüm yöntemlerinin belirlenmesi hususunun üzerinde çalışılması gerektiğini ve ABD'nin Ülkemize karşı kullanabileceği yöntemleri vurgulamıştım. Yazımdan sonra ABD bunların bir kısmını yürürlüğe koydu.

11 Ağustos 2018 tarihli Ülkemize Karşı ABD'nin Yürüttüğü Ekonomik Savaşın Algı yönetimi ile Birleştirilmesi konulu yazımda ABD'nin amacının Papaz Brunson'u almak olmadığını ve ülkemizi dize getirmeyi hedeflediğini yazmıştım. 

18 Ağustos 2018 tarihli yazımda ABD'nin ülkemizi hedef aldığını ve gerçek hedefinin ne olduğunu ele alan "Neden Hedef Türkiye" konulu yazımı kaleme aldım.

Geçmişte yapılan tüm Haçlı Seferlerinin hedefi Anadolu ve nihayetinde Ortadoğu olmuştur. Yapılan tüm savaşlarda Türk Devletleri haçlıları yenerek bölgeden uzaklaştırmışlardır. Haçlı seferlerinin sona ermediğini bilakis farklı şekil ve biçimlerde devam ettiğini düşünüyorum. Güncel yapının ekonomik siyasi örgütlerin çatısı altında faaliyetlerini ve işbirliklerini devam ettirdiklerini gözlemliyoruz.

Etkin İletişim ve Beden dili Eğitimi için Tıklayınız.


Bu kapsamda, bugün Evanjelist felsefenin hâkim olduğu ABD'nin hedefi, Ortadoğu'ya açılan kapının tarihi nöbetçisi konumundaki ülkemiz midir? Nihai gelişmeleri dikkate aldığımızda Haçlı Seferinin ekonomik, askeri ve diplomasi alanında başladığına dair emareler söz konusu olabilir mi?

Tüm bu yazılarımı okuduğunuzda ABD’nin tarafından uzun süredir bilinçli ve sistematik bir yaklaşımla Türkiye'yi köşeye sıkıştıracak, zora sokacak politikalar izlediğini görebiliriz. Kendimize sormamız gereken önemli birkaç soruyu hatırlatmak istiyorum.

  • ABD Türkiye'yi kaybedecek politikaları uygularken, Türkiye'nin alternatifi hangi ülke, taşeron veya bölgedir?
  • ABD'nin Suriye ve Kuzey Irak'taki mevcut üsleri İncirlik ve Küre üssünün alternatifi midir?
  • Türkiye ve Suriye anlaşıp hava sahalarını Amerikan askeri uçaklarına kapatırlarsa bunun ABD'nin Ortadoğu politikalarına ve YPG üzerindeki etkisi ne olur?
  • Türkiye’nin, ABD silah sistemlerini zaman içinde satın almaktan vazgeçmesi durumunda, bunun ülkemiz savunmasına, ABD ekonomisine, ABD-Türkiye ilişkilerine ve Amerikan ekonomisine yansımaları nasıl olur?
  • ABD ülkemize karşı neden, dünyada hiçbir ülkeye karşı izlemediği sertlikte politikalar izlemektedir? ABD'nin elinde bizim bilmediğimiz bir koz mu vardır? Neye güvenmektedir? Elindeki kozla ülkemizi daha zor bir duruma mı sokacaktır?
  • ABD ülkemize İran'a benzer ambargo uygular mı uygularsa sonuçları ne olur?
  • ABD uzun zamandır ulusal çıkarlarımız aleyhine izlediği politikalarına neden hız vermiştir?

           
Öyleyse nihai tahlilde ülkemizin ABD ile ilişkilerinin derin etkileri çerçevesinde devletimiz yalnızca dış politik anlamda değil, askeri ve ekonomik kapsamda da değerlendirme yapmalıdır. Uzun, orta ve kısa vadeli stratejiler belirlemelidir. Belirlenen stratejiler birbiriyle uyumlu olmalıdır.

Ben temel stratejileri ve ana konuları ele alırken ABD'nin gelecekte yapabileceği muhtemel hamleleri düşünerek yazıyı kaleme alacağım, bazen bu hamlelerin ne olduğunu açıkça ele almadan çözüm ve tedbir yaklaşımımı ortaya koyacağım.

1.      Ekonomik savaşın muhtemel etkisi ve ülkemizin geçmiş yıllarda izlediği ekonomik politikalardaki cari açık sorunu ve hızlı borçlanma politikaları sonucunda gelinen noktada, milli paramız şiddetli biçimde değer kaybetmiştir. Bunun sonucu olarak ülkemizin dış borcu Türk lirası bazında artmış, bazı firmalarımız ödeme güçlüğü içine girmişlerdir. Bazı firmalarımızın bu olumsuz gelişmelerden etkilenerek kapanmaları ve çalışanların işsiz kalmaları öte yandan ihracatın artması ile yeni iş fırsatlarının doğmasıyla açılacak yeni iş potansiyeliyle bir dengelenme söz konusu olabilir.

           
Dövizdeki yükselişin enflasyonda artışa ve hayat pahalılığına neden olacağını görüyoruz. Gıda, doğalgaz, ısınma, elektrik, akaryakıt harcamaları halkımıza önemli mali yükler getirebilir. Bu fiyat artışlarının getirdiği mali yüklerin toplum içinde hoşnutsuzluk yaratabilme ihtimali söz konusudur.

           
ABD'nin diğer ülkelerde geçmişte neler yaptığına bakarsanız gelecekte ülkemize karşı hangi yaklaşımları izleyebileceği konusunda çıkarımda bulunabilirsiniz. Bu nedenle Ortadoğu ve Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerde geçmişte neler yaptığını iyi anlamalısınız, bu şekilde ABD'nin gelecekte ülkemizde hangi konu ve kavramları istismar edeceğini tespit edebilirsiniz.

           
Geçmişte ABD’nin bölgemizde Arap baharında ve diğer komşu ülkelerde yaşanan iç karışıklıklarda istismar ettiği kavramlara baktığımızda bunların insan hakları, demokrasi, polis şiddeti, işsizlik, (daha çok aş ve iş isteği), yiyecek sıkıntısı, kötü hayat koşulları, ifade özgürlüğü olduğunu görüyoruz.

           
Ekonomik savaşın topluma yansıyan bölümleri ile ilgilenen ABD bu konularda halkımızı hedef alarak algı yönetimi ve psikolojik harp tekniklerini kullanabilir.

           
Bu durumda ülkemizde istikrarsızlık yaratmak ve insanları sokağa dökmek ve iç karışıklık çıkarmak için ABD yukarıda sayılan hususlardan hayat pahalılığı, yoksulluk ve gıda ürünlerindeki fiyat artışlarını, düşük maaş gibi konuları ele alabilir. Halkı sokağa dökmeyi ve iç kargaşayı hedefleyebilir.

           
İstismara açık bu zafiyeti önlemeye yönelik olarak devletimiz, ilk adımda gıda yani mutfaktaki fiyat artışının olumsuz etkilerini azaltmalı bunun içinde hükümetimiz TARIM sektörüne önem vermelidir. Kısa sürede ürün ve sektör desteğiyle üretimi artırarak çiftçi ve tüketicileri rahatlatacak tedbirleri almalıdır.

           

TARIM ürünlerinin ihracatını artırmak için tarım ürünlerinin yurt dışında pazar bulması için gerekli standartlarda ürün sunulması ve paketleme konusunda çalışmalar yapılmalıdır.
 

Bu şekilde yapılacak çalışmalar ile üretimi artırılan tarım ürünlerinin ihracı sağlanırken ihracat gelirlerinin artışının yanı sıra sağlanan üretim artışı ile iç piyasada arz artışı sağlanacak ve gıda fiyatlarında denge sağlanabilecektir. Bu yolla mutfaktaki yüksek fiyat artışlarının önüne geçilirken, tarım sektöründe istihdam sağlanarak işsizlik düşürülmüş olur.

2.      Üretim ekonomisine geçerek ağır sanayi konularında ve dışarıdan ithal edilen yarı mamul ve hammaddelerin üretimi için yatırım planlaması ile ithalata bağımlı ihracatçı yapının değişmesi hedeflenmelidir.

3.      Devletin tasarrufa geçmesi ve israftan, lüksten kaçınması yalnızca tasarruf amaçlı değil aynı zamanda ABD'ye zafiyet oluşturabilecek alan bırakılmaması açısından önemlidir. ABD buna benzer konuları kendine müzahir grup ya da kişilerle sosyal medyada kullanarak toplumda ayrışmayı derinleştirmek isteyebilir.

4.      Milli Savunma Sanayiye önem verirken son gelişmeler ışığında savunma yatırımlarının öncelikleri gözden geçirilmelidir. ABD'nin Balkanlarda, Suriye'de, Libya ve diğer alanlarda yaptığı tüm operasyonlarda öncelikle hava gücünü kullandığı veya kara unsurlarını hava gücü ile desteklediği görülmektedir. Bu nedenle uzun, orta ve kısa menzilli hava savunma sistemlerinin ayrıca omuzdan atılan teçhizatın geliştirilmesine önem verilmelidir. S-400'ler konusunda var olan ABD'nin hassasiyetinin hangi sebepten beslendiği konusunda sorusunu kendi kendime soruyorum.

5.      Zırh delici ve anti tanksavar silah üretim ve teknolojisinin geliştirilmesine önem verilmelidir, uzun menzilli keskin nişancı silahlarının kullanımı için menzil 2500 metre ve zırh delme özelliği olacak şekilde silah geliştirme çalışmaların yapılmasının önemli olduğunu değerlendiriyorum.

6.      Önümüzdeki dönemde yukarıda sayılan maddelerin hepsinden daha önemlisi "Eğitim" olarak görülmelidir. Ülkemizde pek çok üniversite vardır, fakat beyin takımı yetiştirmek için bazı üniversiteler seçilmeli ve bu üniversiteler Savunma Sanayii konularında çalışma yapacak şekilde imkânlar ile donatılmalıdır. Örneğin, Orta Doğu Teknik Üniversitesi elektromanyetik alanda, Bilkent Üniversitesi Nanoteknoloji konusunda ve Boğaziçi Univeristesi için yazılım geliştirme gibi farklı alanlarda projeler üzerinde odaklanabilirler. Savunma Sanayii Başkanlığı çalışılacak konuları belirleyerek, çalışılacak üniversitelerin belirlenmesinde YÖK ile işbirliği yapmalıdır. Ülkemizin üst akıl takımını özel olarak ve seçerek yetiştirmeliyiz. Belli alanlarda uzmanlaşma ve odaklanmanın sağlanması önemlidir.

Bu maksatla üniversitelerimizde liyakat usulüne göre kadrolar seçerek çalışmalıyız, yapılan çalışmalardaki gelişmeleri Savunma Sanayii Başkanlığı takip etmeli ve başarılı olmayan kadrolar ve çalışanlar değiştirilmelidir.

Sun Tzu Felsefesiyle Stratejik Yönetim ve liderlik için Tıklayınız.


Eğitimle akıllı ve yaratıcı insanlar yetiştirmek çok önemlidir, kalitesiz eğitimden binlerce insan yetiştirmek yerine kaliteli eğitimden geçmiş az sayıda insan kaynağına sahip olmak tercih edilmelidir. Üniversitelerde yeni kurulacak araştırma merkezlerine sadece unvan sahibi değil, yaratıcı insanların da projeleri ile yer alması mutlaka sağlanmalıdır.

7.      Son 15 yılda Türk ordusunun yönetim kadrosu, Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik yıpratma ve zayıflatma amaçlı yapılan Balyoz, Ergenekon ve diğer operasyonlar ile hırpalanmıştır, önümüzdeki dönemde ülkemiz düşük ve yüksek yoğunlu çatışmalar ile karşı karşıya kalabilir.  Bu maksatla ordumuza devlet ve millet olarak sahip çıkılmalı ve ordumuzun moral ve motivasyonu yüksek seviyede tutulmalıdır.

8.      Subay ve astsubay yetiştirilmesine önem verilmelidir. Her türlü hava ve arazi şartında savaşabilecek inanç ve öz güvene sahip personelin yetiştirilmesine önem verirken halkın ordusuna ve subayına olan sevgisinin artırılmasına ve orduya olan bağlılığı artıracak projelerin yapılmasında fayda görüyorum.

9.      İstihbarat fakültesinin kurulması ve alaylı yerine okullu istihbaratçılar yetiştirilmesi ve dil bilen, yabancı ülkelerin kültürlerine hakim farklı alanlarda uzmanlaşmış insan kaynağına sahip olmak için çalışmalar yapılmalıdır.

İstihbarat fakültesinde rekabet istihbarat eğitimleri vasıtasıyla sanayinin gelişmesi için yeni ürün üretilmesi, inovasyon yapılabilmesi maksadıyla dünyadaki bilgiye nasıl ulaşılacağı ve elde edilen bilginin ülke kalkınmasında nasıl kullanılacağı konusunda eğitimler planlanmalıdır.

Taklitçi diye düşündüğümüz Çin'in yaptığı inovasyon hamlesinin benzerini yapabilmemiz için istihbarat aracılığı ile bilgiye ve bunun kullanımı ile yeni pazarlara nasıl ulaşılacağının öğretilmesi gerekmektedir. Rekabet istihbaratı ve rakip analizi konusunda çalışmalar yapabilmek için İstihbarat Fakültesi ve bünyesindeki diğer kurumların oluşturulmasında ülkemiz için çok sayıda yarar vardır.

İstihbarat fakültesinin kurulması ve devlet aklının oluşturulmasındaki rolü ile ilgili projemi Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN'A önümüzdeki günlerde arz etmek isterim.

10.  Ülkemize karşı yürütülecek algı yönetimi ve psikolojik harekâta karşı koymak için devletimizce yapılan planlar ve uygulamaya yönelik hazırlıklar gözden geçirilmelidir. Planları sosyal medyadaki uygulamacıları arasındaki koordinasyonun sağlanması ve karşı tedbirlerin alınmasındaki süreçler kontrol edilerek tatbikatlar yapılmalıdır.

Devletimizin Psikolojik Harp konusunda çalışan kurumlarının karar süreçleri ve kararların eşgüdümü tekrar kontrol edilerek gelecekteki gelişmelere hazır hale gelinmelidir. Bunun için kurumlar arası işbirliği için tatbikatlar yapılarak işbirliklerinin işleyişi kontrol edilmelidir.

Etkili yazışma ve Rapor yazma teknik/Üslup Eğitimi


Hasım devletlere karşı yalnızca psikolojik harpte yalnızca savunma değil aynı zamanda karşı operasyon yapabilmek için konular, mesajlar hazırlanarak gerekli planlamalar yapılmalıdır.

11.  ABD ile ilişkilerimiz kötü olmakla birlikte diyalog sürdürülmeli ve dış politikada Rusya ve Çin ile diyalog ve işbirliği devam ettirilmelidir. Her zaman alternatifleri doğru değerlendirmeli ve çözüm için ihtiyaç duyulan sürede masaya konulmalıdır. 3Ç tekniğinin çıktıları ile çok taraflı işbirliği ve çok yönlü çözümler uygulamaya konulmalıdır.

           
1938 yılına kadar olan süreçte Mustafa Kemal Atatürk döneminde dış politikada milli menfaatler dikkate alınırken hiçbir ülkeye bağımlı politika izlenmemiş dengeli dış politikalara ve bölgesel paktlara önem verilmiştir. Atatürk milletine ve ordusuna güvenmiştir.

           
Bizim için bugün ne ABD, ne Çin ne de Rusya ile stratejik ortaklık bütüncül anlamda çözüm değildir. Ülke olarak analitik temelde işbirliklerimizi sürdürmeliyiz, her konu için ayrı bir ülke ile işbirliği yapabiliriz, bununla birlikte hiçbir ülkeye tamamen bağımlı olmamalıyız.

           
Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını paylaşmak için yapılan gizli anlaşmaları İstanbul Anlaşması, Londra Anlaşması,  Sykes – Picot (Seyko Piko) Antlaşması, Petrograd Protokolü, Saint Jean de Maurienne (Sen jon dö Moren) Anlaşmalarını asla unutmayınız.

           
Bugün büyük ülkeler aralarında sürekli görüşmekte ve menfaatleri için karşılıklı iletişim içindedirler. Bugünde ülkemiz için aynı paylaşım, bölüşüm planlarının yapılma olasılığı vardır.

           
Bu nedenle Milli Güç ve unsurlarına güvenmeli ve dış politikada "YURTTA SULH CİHANDA SULH İLKESİNE" bağlı kalmalıyız ancak gerektiğinde savaşmaktan ve bedel ödetmekten çekinmemeliyiz.

           
Eğer ABD'nin izlediği politikaların yeni bir Ortadoğu'nun paylaşım döneminin başladığının işaret fişeği olarak görüyorsak kuvvetli ekonomi ve kuvvetli orduya sahip olmalıyız.

           
Kıbrıs Müdahalesi’nden sonra ABD tarafından uygulanan ambargo bize savunma sanayimizi kazandırdı, bu dönemde ABD ile yaşadıklarımızın bize ders olacağını ve bu dönemden daha da güçlenerek çıkacağımıza inanıyorum.

        

Ne Amerika, Ne Rusya, Ne Çin! Her şey Vatan İçin;

 

Saygılarımla

Fikret GÜZELLER