Süren Biyolojik, Ekonomik ve Psikolojik Savaş
(gtag.js)
Süren Biyolojik, Ekonomik ve Psikolojik Savaş
Günümüzde tüm dünyada yaşadığımız salgın hastalık benzeri tarihte yaşanmış olaylar var mıdır ve sonuçları nelerdir konusuna baktığımızda Kuran'ı kerim, Tevrat ve İncil'de benzer olaylar anlatılmaktadır.
Kuran'ı kerimdeki ayetlere göre;
Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkâr bir kavim oldular. (Araf Suresi: 133)
“Andolsun, Biz de Firavun ve çevresini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık.” (Araf Suresi: 130)
Hollanda Ulusal Müzesi'nde Leiden'de bulunan IPUWER el yazması papirüse göre Kuran'da anlatılan belaların gerçekleştiği doğrulanmakta ve yaşananların ekonomik sonuçları olduğu izah edilmektedir.
Anlatılanları İnsanların salgın hastalıklardan etkilenmesi, çevresel felaketler, hayvansal salgın hastalıklar, tarımın olumsuz etkilenmesi, Kıtlık ve Ekonomik çöküş olarak sınıflandırabiliriz.
Anlatılanları biz günümüz için ders çıkaracak bir bakış açısı ile ele alırsak,
Biyolojik silah olarak kullanılabilen hastalıklar geçmişte ve günümüzde orduların silahlarıyla öldürebilecekleri kitlelerden daha fazlasını hedef ayırımı yapmadan öldürebilmektedir.
Günümüzde yaşadığımız bir BİYOLOJİK savaştır, Hiç kimse bunun insan eliyle yapılmadığını ispat edemez. Salgını çıkaran bir müddet sonra aşı ve ilacını çıkararak buradan çok büyük maddi çıkar sağlayabilecektir.
Dünyada savaşın boyutları, alanları ve hedef kitleleri değişmiştir. Bu kapsamda İstihbarat örgütlerinin faaliyet alanları genişlerken, bilginin farklı alanlarda kullanımı ile dünyada süren savaşların etkileri tüm dünyayı etkilemekte, sarsmaktadır.
Biyolojik savaş bu alanlardan birisidir ve yalnızca insanları hedef alan salgın hastalıklar değil, tarımda kullanılan tohumlar, ilaçlar ve GDO'lu ürünler bu kapsamda düşünülmelidir.
Biyolojik Savaş Kapsamında;
ABD ve Dünyada birçok ülkede biyolojik, kimyasal ve Nükleer saldırılara karşı ordu sorumludur ve bu sorumluluğu yerine getirebilmek için laboratuarları, araştırmaları ve teçhizatı vardır. Askeri hastaneler bu alanda çalışmanın yanı sıra uzmanlık gerektiren mermi ve silah yaralanmalarında tedavi ve protez alanlarındaki çalışmaların yürütülmesinde bilgi ve kurumsal hafızaya sahip olmaktadırlar. Çin'de corona virüsüne karşı en çok çalışan askeri hastaneler ve askeri doktorlar olduğunu Çin'in yayınladığı hastalığa karşı mücadele dokümanından öğrendik.
Ülkemizde Suriye'de yapılan operasyonlardan ve İç güvenlik harekâtlarından elde edilen derslerden ve Dünyada Corona ile mücadelenin biyolojik savaş olduğu ve mücadelede kurumsal yapının gerekli olduğunu, dünyada yaşanan örneklerden çıkarım yaparak Askeri Hastanelerin tekrar açılması ivedilikle düşünülmelidir.
2011 yılında kapatılan Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü benzeri bir kurum faaliyete geçirilerek, Biyolojik savunma için Devletin araştırma laboratuarı olarak çalışmalarını sürdürmesi değerlendirmelidir.
Askeri İlaç fabrikalarının gerekliliği ve İlaç araştırma laboratuarlarının gerekliliği kaçınılmaz şekilde dünyada gündeme gelmiştir, SSK'nın kapatılan ilaç fabrikalarının ilaç lisansları ve formülleri Askeri ilaç fabrikalarına devredilerek, gerektiğinde Biyolojik savunma kapsamında ilaç ve aşı üretimi yapacak şekilde alt yapının oluşturulmasının devletimizce değerlendirilmesi çıkarılacak derslerden sayılabilir.
İtalya ve İspanya'da sağlık hizmetlerinin devletleştirmesi faaliyetleri basında yer almaya başlamıştır. Bu yaklaşımla Şehir hastanelerinin sözleşmelerinin feshi ve şehir hastanelerinin giderlerinin bütçe üzerinde oluşturacağı yüklerden kurtulmak ve hizmeti daha düşük bedel ile yaygınlaştırma için bir fırsat doğmuştur.
Burada Kendimize üç soru soralım?
Salgından önce biz Biyolojik savaşa kurumsal olarak hazır mıydık?
Geçmişte mevcut Kurumsal yapıların ortadan kaldırılması, kapatılması ülkemiz için hangi olumsuz sonuçları doğurmuştur?
Bu kurumların kapatılması hangi dış güçlerin çıkarlarına hizmet etmiştir?
Ekonomik Savaş Kapsamında;
IPUWER papirüsünde anlatılanlardan devlet hazinesinin etkilendiği ve devlet hazinesinin boşaldığı anlaşılmaktadır. Ülkemizde salgın ile birlikte başlayan ekonomik daralma mısırda yaşanandan farklı değildir. Bu daralmanın kısa süreli ve uzun süreli sonuçları olacaktır. Ülkelerin kapılarını kapatmaları ve Çin'in daralan dış talep yüzünden iç pazarda büyüme kararı ile ülkemizin de ekonomisini ayakta tutmak için önemli kararlar almasını bir zorunluluk haline getirmiştir.
Petrol fiyatlarında süren savaş, dünyada azalan talep ile petrol üretimi yapan ülkelerin gelirlerinin düşmesine neden olmuştur. Arz miktarı kısılmadığı taktirde petrol fiyatlarında düşüş devam edecektir. Bu durumda bizim cari açık pozisyonumuza etkisi, ihracatın bu süreçten ne kadar olumsuz etkileneceğine bağlı olarak değişir. Dünyada bir ülke bu süreçte Stratejik petrol stoklarını artıracağını söylemiştir, Bu ülke karlı olabilir mi?
Bu salgının sonuçları bir ekonomik savaşın başladığını göstermektedir. Ekonomik Savaşın sonuçları dünyada yenidünya düzenin kurulmasında etken faktörlerden biri olacaktır.
Psikolojik Savaş ve Algı Yönetimi;
Yaşanmakta olan Biyolojik savaş ve Ekonomik savaşın etkilerin toplumların daha sert yaşamasını sağlamak için tüm medya kanaları ve sosyal medya el birliği ile çalışmakta ve yaşanan süreçte korku imparatorluğu kurmak ve devlete olan güveni sarsmak için çalışmaktadır.
Devlete olan güven devletin ve milletin varlığı için önemlidir Devlete olan güven ortadan kaldırıldığında iç karışıklılar ve kargaşa için ortam hazırlanmış olur. Şu ana kadar devletimiz süreci başarı ile yönetmiştir. Bununla birlikte bilinçli veya bilinçsiz olarak paranoya oluşturmak ve korku imparatorluğu kurmak, devlete ve ekonomiye karşı güvensizliği sürdürmek için çalışanların yaptığı yayınlar Algı Yönetimi ve Psikolojik savaşın sürdüğünü göstermektedir.
Neden Geçmişe baktık;
Yazıma başlarken Mısır papirüsü ve Dini kitaplar ve Kuran'dan bahsetmemin sebebi geçmişte aynı sürecin sonucunda insanların kıtlık ve açlığa mahkûm olduklarını anlıyoruz. Benzer sürecin yaşama ihtimalinde bir sonraki adımın dünya'da tarım sektörünün hedef alınmasının söz konusu olabileceğini çıkarım olarak ele alabiliriz.
İlk aşamada tarım ürünlerinin ithalatının kısa vadede olamayacağını bildiğimiz gerçeğinden hareketle, tarımda ne üretirsek onu tüketebileceğimiz gerçeği ile karşılaşırız.
İthal ettiğimiz ürünleri üretebilmek için çiftçiye ücretsiz tohum, ilaç, gübre vermeli ve bu ürünlerin ekilmesi için sezonu kaçırmadan harekete geçmeliyiz. İthal ettiğimiz ürünleri Ürettiğimiz taktirde artan arz ile tarımda fiyat istikrarını sağlarken, piyasada yokluk yaşanmasının önüne geçebiliriz.
İthal etmediğimiz, kendi ürettiğimiz ürünlerde arz miktarının artması ile fiyat istikrarı ile enflasyonda gıda ürünlerinin baskı oluşturmasının önüne geçebiliriz. Eğer üretirsek kriz nedeni ile dünyada yaşanacak gıda kıtlığı veya azalması durumunda sınır ticareti ile ülkemize gelir elde dilmesi mümkün olabilecektir.
Virüsün kısa sürede toplumların üzerinde oluşturacağı etkiye baktığımızda tüm dünyada marketlere hücum yaşandığını görüyoruz. Raf önünde yaşanan tartışmalar, kıtlık halinde insanların neler yapabileceğinin göstergesi olarak düşünülebilir.
Önümüzdeki dönemde ithalatı yapılamayacak ürünlerin ülkemizde ekimi ve ülkemizin ürettiği toplumun ihtiyaç duyduğu gıda ürünleri için tarımsal desteklerin verilmesinin önemli olduğu bir gerçeklik olarak önümüze çıkmaktadır.
Krizin 12 aydan fazla sürmesi durumunda yaşanabilecek olan olaylara dair senaryolar her zaman masa üstünde olmalı ve planlar bu senaryolara göre yapılmalıdır. Planlamaları doğru yapabilen liderler ülkelerinin yenidünya düzeninde güçlü olmasını sağlayacaklardır.
Eğer Üst akıl Biyolojik, Ekonomik ve Psikolojik, Algı Yönetimi savaşını planladı ve yönetmekte ise bir sonraki hamlenin tarım sektörü olması ve tüm dünyada kıtlık yaşanması için çekirgelerin tarım alanlarına zarar vermesi söz konusu olabilir.
Bu maksatla Devletimizin Biyolojik, Ekonomik ve Psikolojik savaşa karşı koymak ve etkilerini azaltarak uzun vadede bu süreçten kazançlı çıkabilmek için devletimizin yeni işlevsel mekanizmalara ihtiyaç duyacağı ve bu mekanizmaların içinde yer alacak kurumsal yapıların kurulmasının ve kapatılanların açılmasının yeniden değerlendirilmesinin önemli olduğu günümüzün bir gerçekliğidir.
Devletin Biyolojik savunma için yapısal planlamaları için dünyadaki biyolojik savunma yapıları incelenmeli ve çıkarılan dersler değerlendirilmelidir.
Geleceği öngörebilmek için;
Virüse karşı aşı ve ilacı hangi ülke geliştirecektir?
Ne zaman ve hangi olaylardan sonra?
Tedavinin ülkelere getireceği ekonomik yükler ve kaynak ülkelere sağlayacağı gelir ne olabilir?
Dünyada tarım sektörünün hedef olduğunu hangi ülkelerin tarımsal destek ve üretim planlarına bakarak anlayabiliriz?
Bugünkü süren biyolojik savaşın ekonomik, sağlık, Tarım, askeri ve İstihbarat boyutlarının olduğu ve önümüzdeki dönemde bu savaşın farklı boyutlarda sürdürülebileceği dünyanın genel bir beklentisidir.
PEKİ, BİZ NE YAPACAĞIZ?
Saygılarımla